23 Haziran 2017 Cuma

Senden Önce Ben & Senden Sonra Ben




Senden Önce Ben

Arka Kapak Yazısı 

Birbirlerine aşktan başka verecek hiçbir şeyleri yoktu...

Yaşamın ince detayları Lou'dan sorulur. Otobüs durağıyla ev arasında kaç adım var? Çalıştığı kafeye gelip gidenler nasıl bir hayat yaşıyor? Parlak yeşil elbisenin altına ne renk külotlu çorap giyilir? Onda bu soruların hepsinin cevabı var. Kolayca mutlu olabildiği küçücük dünyasında bilmediği tek şey hayatın çok daha karmaşık soru ve cevaplarla dolu olduğu...

Geçirdiği motosiklet kazasıyla hayatı altüst olan Will uzun süredir karmaşık sorularla meşgul. Bu hayatta diğer insanları mutlu eden küçük şeyler ona biraz olsun keyif vermiyor. Çevresindeki tüm renkler birden griye dönmüş ve böyle bir umutsuzluk içindeyken yapabileceği tek şeyin hayatını sonlandırmak olduğunu düşünüyor.

Peki, asık suratlı, aksi ve geçimsiz Will, Lou'nun rengârenk yaşamıyla karşılaşırsa neler olur?

Mucizelere inanmıyorsanız durup bir kez daha düşünün... 




Normalde aşk romanlarını falan seven biri değilimdir. Mıç mıç gerçek hayatta asla olmayan romantiklikler bana göre değildir hiç. Bu kitapta o kadar fazla yok böyle sahneler ancak yine de herkesin abarttığı kadar da muhteşem değil. Kolay okunuyor, basit bir kitap. Vasat da demiyorum tabii, emek var sonuçta. Sonu daha en başından açıktı. Spoiler olmasın diye bir şey demiyorum ama okuyan anlamıştır. Bu kadar açık olmasına rağmen ben açıkçası bir sürpriz beklerdim sonunda. Yazarlar galiba okuyucuları ağlatmayı çok seviyor (nolet olsun).

Bununla beraber anladım ki aşk romanları bana göre değil :D Gıccccık oluyorum resmen.Cidden hiç gerçekçi gelmiyor. Tamam kitap da bir kurgu sonuçta ama böyle hiçbir zaman göremeyeceğimiz aşklar olunca da gına geliyor artık.


Senden Sonra Ben

Arka Kapak Yazısı

Louisa Clark ve Will Traynor birlikte altı ay geçirmiştir. Koca bir yılın yarısı... Ve bu altı ay çok şeyi değiştirmiştir. Lou artık kendi hayallerinden korkan o kasabalı kız değildir fakat hayatı Will'in istediği gibi cesurca yaşamayı da başaramıyordur. Sevdiklerini kaybeden insanların yollarına nasıl devam ettiklerini bilmiyordur çünkü Will'in olmadığı bir dünya onun için hâlâ katlanılması zor bir yerdir. Boş bir apartman dairesinde yaşıyor, havaalanında korkunç bir işte çalışıyordur. Yaşasa da onun için hayat diye bir şey yoktur, ta ki karşısına onu Will'e götüren, kimsenin haberinin olmadığı bir bağlantı çıkana dek...

Kederden arınma yolculuğu hiçbir zaman dolambaçsız değildir ama hayat bazen o incecik çizgide yürürken sunar mucizelerini... Lou sonunda umudu tekrar bulup yeni bir hayat için hayaller kurmaya başlayabilecek midir?


Hikâyelerin mutlu sonla bitmesi için yola devam etmek gerekir...




Nedense bu kitabı bitirmem çok kısa sürdü. 1.5 günde falan bitti. Önceki kitabını biraz gömmüştüm biliyorum :D Ama dili cidden çok kolay, baya su içer gibi okuyorsunuz (benzetme kalp ben). Ve nedense bu kitabı daha çok sevdim. Galiba hastalıklı, imkansız aşktan sonra daha mantıklı geldi, bilemiyorum. Her neyse. Aşk meşk sevenler için idead iki kitap. Kesin okuyun yani :D Ama benim gibi cinsseniz biraz gıcık olabilirsiniz.

Yazımızın burada sonuna geldik. Instagramdan takip etmeyi unutmayın: degisikbirkitapkurdu





12 Haziran 2017 Pazartesi

kitapdostum.com İlk Takasım ve Düşüncelerim

Herkese merhabalar ! Bu yazımda bir çoğunuzun duyduğu kitapdostum.com ile ilgili yazı yazmak istedim.

Çok önceden beri duymuştum ama hiç takas yapmamıştım. Kütüphanesine şöyle bir baktığımda baya güzel kitapların olduğunu gördüm.

Hemen kitaplığımda geçen sene okuduğum ama hiç sevmediğim 'Sırlar Uçurumu' adlı kitabı aldım, takas için ekledim. Daha sonra kitapdostum'un kütüphanesine baktım ve bir de ne göreyim ! İclal Aydın'ın kitabı ! *-* Zaten alacak listemde olduğu için hemen atladım. Ayrıca eski basım olması daha da cezbetti beni.

Böylece ilk takas isteğimi göndermiş oldum. Kitapdostum onayladıktan sonra telefonuma bir müşteri numarası geldi. Bu numara ile Yurtiçi Kargo'ya gittiğinizde kitabınızı ücretsiz olarak gönderebiliyorsunuz. Ben de hemen koştum kargoya :D Kitabımı saat 16 sularında yolladım. Ertesi gün ise ne göreyim ! Kitabım kargoya verilmiş bile :O Kargoya verildikten bir gün sonra da elime ulaştı.

Bazı kitapları da kitapdostumun kütüphanesinden değil, kullanıcıların kütüphanesinden talep edebiliyorsunuz. Ancak bu işlemde kargo ücretini siz ödüyorsunuz.



Tek bir eksisi var o da ayda sadece bir kere takas yapabiliyorsunuz. Bunun dışında ben çok memnun kaldım. Bu takas sınırı umarım en kısa sürede kaldırılır :) Elimde beğenmediğim, orada burada duran bir sürü kitap vardı. Şimdi hepsini istediklerim ile değiştireceğim ! Bence siz de denemelisiniz. Elinizde sadece bir kitap olsa dahi, okudukça değiştirerek bir sürü kitap okuyabilirsiniz ! Üstelik para vermeden :) Bu harika uygulama için çok teşekkür ediyorum.

4 Haziran 2017 Pazar

4 Günlük Okuma Maratonum ♥

Herkese merhabalar ! Bugün sizlere yaptığım maratonla ilgili bir yazı yazmak istedim. Maratonla ilgili kısa bilgiler verip, minnak yorumlar yapacağım sadece. Asıl yorumlar için instagram hesabıma bakabilirsiniz :) 30 Mayıs Salı akşamı 21.00'den 3 Haziran Cumartesi 21.00'e kadar 4 günlük bir maratondu. Benim için çok hoş bir etkinlikti. Şimdi ilk günden başlıyorum :) Not; Fotoğraflar ve yorumlar bana aittir, lütfen izinsiz kullanmayın.


1.Gün (30 Mayıs Salı 21.00 - 31 Mayıs Çarşamba 21.00)

1) İlahi Komedya Cennet

İlahi Komedya üçlemesini yaklaşık 2.5 haftadır okuyordum. Ağır bir kitap olduğu için uzun sürdü birazcık. Maratona başladığımda Cennet'in 60 sayfası kalmıştı. İlk olarak bu kitabı bitirdim. İlahi Komedya üçlüsü gerçekten çok güzel. Anlayabilmek için tamamen kendinizi vermeniz gerekiyor. Diğer klasiklere hiç benzemiyor. Ağır ve akıcı olmayan bir dili var.

Yorumu için tıklayın.













2) Yabancı

Maratonun ikinci kitabı Albert Camus'tan Yabancı adlı eseri idi. 89 sayfa idi. İlahi Komedya'dan sonra çerezlik geldi açıkçası. Dili çok kolay ve akıcıydı. Konusu da hoşuma gitti.

Yorumu için tıklayın.

















 3) Sokrates'in Savunması

İlk günün üçüncü kitabı da Platon'un hocasının yargılanmasına karşılık yazdığı 'Sokrates'in Savunması' adlı kitaptı. Bu da 54 sayfa idi. Korktuğum gibi ağır bir dili falan yoktu, tersine çok kolay okunuyordu.

Yorumu için tıklayın.















4) Elveda Güzel Vatanım

İlk gün 130 sayfasını okuyabildim.


Toplam;

Okunan Kitap Sayısı: 3
Okunan Sayfa Sayısı: 233



2.Gün (31 Mayıs Çarşamba 21.00 - 1 Haziran Perşembe 21.00)

1)  Elveda Güzel Vatanım

İlk gün bitiremediğim kitaba hala devam ediyorum.265 sayfasını okuyabildim.


Toplam;

Okunan Kitap Sayısı: 3
Okunan Sayfa Sayısı: 498


3.Gün (1 Haziran 21.00 - 2 Haziran 21.00)

1) Elveda Güzel Vatanım

Sonunda 116 sayfasını da okuyarak bitirdim :D Uzun bir kitaptı ama harikaydı.Tarihi bir roman kendisi. İttihat ve Terakki Fırkası'na üye olan Şehsuvar Bey'in sevdiği kadına yazdığı mektuplardan oluşuyor. O zamanlar yaşanan olayları acı bir şekilde göz önüne seriyor. Gerçekten de ne zorluklarla kurulmuş bu ülke....

Yorumu için tıklayın.















 2) Aforizmalar



Aforizma, çeşitli konulardaki düşünceleri, kesinlikle bilinmesi gereken kural ve özellikleri birkaç kelime ile öz ve ahenkli olarak anlatan cümle, bir çeşit vecize veya bir slogandır. Sözcüğün kökeni Latince'deki "aphorismus" sözcüğünden gelmektedir. İçerisinde 110 tane aforizma var.


Yorumu için tıklayın.














 3)Kadının Derdi

Ve tabi maratonun bir diğer kitabı Kadının Derdi. Kitap üç bölümden oluşuyor; sondaki hukuksal metinleri okumadım açıkça söylemek gerekirse :D O yüzden 162 sayfa okudum diyorum bu kitap için. Daha uzun yorumunu daha sonra yapaağım.


Yorumu için tıklayın.









 4) Kadının Fenni


 18 sayfasını okuyabildim sadece.



Toplam;

Okunan Kitap Sayısı: 6
Okunan Sayfa Sayısı: 898




 4.Gün (2 Haziran 21.00 - 3 Haziran 21.00)


 1) Kadının Fenni

 Bunun da son sayfalarında ki metinleri okumadım açıkçası :D O yüzden 182 sayfa da bu kitaptan olmuş oldu. Harika bir kitaptı. Feyza Altun'un iki kitabını da okumalısınız.













 2) Labirent Serisi: Ölümcül Kaçış

 Bu arkadaştan da 200 sayfa okuyarak maratonu bitirmiş oldum. Böylece;


Toplam;

Okunan Kitap Sayısı: 7 (7.5 diyelim yarısına geldim :D)
Okunan Sayfa Sayısı: 1280


Ben gerek okurken, gerek instagramda sizlerle paylaşırken çok eğlendim. Gelen yorumlarla iyice şevke geldim diyebilirim hatta *-* Bu süreç içerisinde beni takip eden herkese çok teşekkürler ! Bir sonraki maratonda görüşmek üzere kendinize iyi bakın ! İnstagramdan takip etmeyi unutmayın: değisikbirkitapkurdu

1 Haziran 2017 Perşembe

Üç Şiir - Nazım Hikmet (YKY Yayınları)

YAŞAMAYA DAİR 
 
Yaşamak şakaya gelmez, 
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın 
                       bir sincap gibi mesela, 
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, 
                       yani bütün işin gücün yaşamak olacak. 
Yaşamayı ciddiye alacaksın, 
yani o derecede, öylesine ki, 
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, 
yahut kocaman gözlüklerin, 
                        beyaz gömleğinle bir laboratuvarda 
                                    insanlar için ölebileceksin, 
                        hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, 
                        hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, 
                        hem de en güzel en gerçek şeyin 
                                      yaşamak olduğunu bildiğin halde. 
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, 
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, 
           hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, 
           ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, 
                                      yaşamak yanı ağır bastığından. 
                                                                                     

Şiir üç bölümden oluşuyor. Benim en sevdiğim kısım yukarıdaki kısım yani ilk bölümü. Normal şartlarda yazarları ya da şairleri yaşamlarına bakarak sevmem ya da nefret etmem, ama Nazım'ın hikayesini çoğunuz biliyorsunuzdur. Sırf o yüzden bir gıcıklığım var biraz. Neyden bahsediyorsun sen diye soranlar olursa, yazının en sonuna bırakıyorum hikayeyi(bir hesaptan alıntıdır). Bu şiiri okuduktan sonra biraz sevmeye başladım Nazım Hikmet'i. Hele kitabın sevimli mi sevimli resimleri beni benden aldı. Birkaç fotoğraf bırakıyorum buraya.



CEVİZ AĞACI

Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda,
budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,
koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.
Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var.
Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul'a.
Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul'u.
Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
 


Bu şiirin harika mı harika bir hikayesi var. Hemen buraya yazıyorum.

'Nazım Hikmet, Gülhane parkındaki bir ceviz ağacının altında sevgilisi ile buluşmak üzere randevulaşır. Buluşacakları gün Gülhane parkına gider ve ceviz ağacının altında beklemeye başlar, tam bu sırada polisler de orada devriyeye çıkmıştır. O dönemlerde Nazım Hikmet arananlar listesinde olduğu için polislerden gizlenmek durumunda kalır ve bu ceviz ağacına çıkar. Nazım Hikmet ağacın tepesindeyken biricik sevgilisi Piraye gelip her şeyden habersiz ceviz ağacının altında beklemeye başlar. Polislerden dolayı aşağıya seslenemez ve çaresiz çıkarır kalemi, kağıdı ceviz ağacının tepesinde bu şiiri yazar.'




Bu arada şiiri Piraye'ye yazması da manidar (yazının sonundaki hikayeyi okuyan anladı :)). Hemen kağıdı kalemi çıkarıp şiir yazabilmek de ayrı bir olay tabi. Her ne kadar sevmesem de kendisini takdir ettim :) Uzuuuunn uzun şiir tahlili yapmayı hiç sevmem, yapanları da okumam. Sonuçta şiiri okuyan herkes kendine göre bir anlam çıkarır. Ben burada sadece birkaç bir şey söylemek ve böyle hikayelerini paylaşmak istedim :)




MASALLARIN MASALI

...
Su başında durmuşuz.
Önce kedi gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra ben gideceğim,
kaybolacak suda suretim.
Sonra çınar gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra su gidecek
güneş kalacak;
sonra o da gidecek...
...


Bu şiirin de en sevdiğim kısmı burasıydı. Bir yazının daha sonuna geldik. En başta sözünü ettiğim hikaye aşağıda. Bu arada instagramdan takip etmeyi unutmayın :): degisikbirkitapkurdu


'Piraye, Nazım'ın kız kardeşinin arkadaşıdır. Kocasından ayrılmış, bir erkek bir de kız çocuğu vardır. Nazım ve Piraye kimsenin haberi olmadan evlenip İstanbul'a yerleşirler. Ama rahat olamazlar. Çünkü Nazım cezaevine girer. Orada kaldığı süre boyunca Piraye'sine bir sürü şiir, mektup yazar. Nazım'ın en çok şiir yazdığı kadındır Piraye. Nazım durmadan, sürekli yazar Piraye'ye. Hatta bir şiirinde “Adını kol saatimin kayışına tırnağımla kazıdım.” der Nazım. Nazım Bursa Cezaevi'nde yatarken dayısının kızı Münevver onu sık sık ziyaret etmeye başlar. Böylece Münevver ve Nazım aşkı başlamış olur. Nazım bunu Piraye'ye bir mektupla anlatır. Münevver evli ve bir çocuk sahibi bir kadındır. Kocası ayrılmak istemez. Bunun üzerine Nazım ve Münevver aşkı iyice çıkmaza girer. Nazım Piraye'ye bir mektup yazar; “Yeryüzünde hiçbir insan, hiçbir insana benim sana yaptığım kötülüğü yapmamıştır. Bütün bunlara rağmen gel. Sana gel diyecek kadar yüzsüz ve alçaksam ne halt edeyim, öyleyim işte. Fakat gel. Ve benden nefret ederek, beni hor hakir görerek de olsa, beni bir daha yalnız bırakma!” der mektubunda. Gelmezse intihar edeceğini söyleyen mektuplar yollar Piraye'ye. Haberler gönderir. Piraye kıyamaz Nazım'a. Nasıl kıysın delice aşık olduğu adama? Dayanamayıp gider Piraye. Affeder Nazım'ı. Bu olaydan sonra Nazım Piraye'ye yazılar yazmaya devam eder. Nazım cezaevinde açlık grevi yapar ve rahatsızlanıp hastaneye yatırılır. Serbest bırakılacağını düşünür Nazım. Münevver'le tekrar görüşmeye başlar. Piraye bilir bunu. Ama yine de hastaneye, Nazım'ın yanına gider ve çıktığında evine gelebileceğini söyler. Yine kıyamaz Nazım'a. Tam bu konuşma sırasında içeriye Nazım'ın kız kardeşi ve Münevver girer. Piraye çıkar odadan. O günden sonra da bir daha görüşmez Nazım'la. 20 yıl sürer Piraye ve Nazım'ın aşkı. Bu süre boyunca Nazım hep cezaevindeydi. Piraye Nazım'ı hiç yalnız bırakmadı ve hep sabırla bekledi onu. Nazım'la boşandıktan sonra da kimseyle evlenmedi. Keşke Nazım şair olmayı becerebildiği kadar sevmeyi de becerebilseymiş.'

PDF Kitap Listesi 2

1) Psikiyatrist İndirmek için tıklayın. 2) Labirent Serisi Ölümcül Kaçış indirmek için tıklayın. Alev Dene...